Geçmişi yaşasak o yıllarda yeniden Seninle düşsek şöyle Boğaz'a Kalender'e binsek eski köprüden Akşamın nefesi inmeden suya...
Bir başkaydı o yıllar, her şey bambaşka İnsanlar bir başkaydı, doğa bambaşka Sevgiler içtendi, yapmacıksız, saf, temiz Bir başkaydı o yıllar, her şey bambaşka...
" Köprüdeki insanlar oltaları salmışlar Akşama istavrit var, çapari salkım salkım. Az ötede sandalla ağ atan balıkçılar Martılarla yarışıp nafaka avlıyorlar. Önümüzden geçeni… Dur ! Yadırgama hemen. Yandan çarklı o işte, Sahilbent onun adı. Zarif görüntüsüyle süzülüp giden Halâs Üsküdar'dan başlayıp bulacaktır Kavak'ı... İçinde bildik yüzler kibar bir tebessümle Selâmla sarılırlar saygı dolu sohbete. Şu mahcup delikanlı belli ki çok sevdalı. Ön sırada oturan o yemyeşil gözlere.
Yanaşılan iskele yaşadığımız yerdi. Şu kahkaha taşan yer İsmet'in Meyhanesi. "
Ah ! O eski Kuzguncuk nasıl değişti böyle Ne kadar köhneleşti ! Sanki silinmiş gibi...
İlk aşkımla ilk defa buluştuğum iskele Tanınmaz halde şimdi, kimlerin eseri bu ? Dostlarla toplanılan o eski çınar altı Keyif vermez bir halde, nerde eskinin tadı ? Vazgeçtim yolculuktan, koş inelim burada Görmeye dayanamam bir sonraki durağı Eski Beylerbeyi'ne ağıt yakmamak için Dönelim bir taksiyle, gözlerimiz kapalı...
Bir başkaydı o yıllar, sana gösterecektim Yüreğim elvermedi sen de kahrolma diye. Ah ! O eski günleri bir daha bulmak için Çok şeyleri bırakır, dönerdim ben geriye.
Bir başkaydı o yıllar her şey bambaşka Balık ekmek başkaydı, doğa bambaşka Sevgiler değişikti, yapmacıksız, saf, temiz Dostluklar pek sıcaktı, semtler bile bambaşka